Kapanmışlık Kavramı Üzerine Iki Alıntı


Raising of Lazarus,  Claes Corneliszoon Moeyaert (1592-1655)

Kapanmışlık, Kierkegaard varoluşçuluğunun anlaşılması zor anahtar kavramlardan biridir. Kierkegaard, Kaygı Kavramı ve Ölümcül Hastalık Umutsuzluk kitaplarında ele aldığı kapanmışlık kavramıyla, insanın kendini iyi olana kapatması üzerine bir çözümlemeye girişir. Bu kavram varoluşun temel olgularından birini işaret etmesi sebebiyle oldukça önemlidir. Bu yazıda kapanmışlık kavramını açımlayan iki metnin ilgili kısımlarını doğrudan alıntılıyoruz.

Yasemin Akış (2014), Soren Kierkegaard’da Kaygı Kavramı, Ayrıntı Yay.


Kişi, demonik durumda kendisini iyiye karşı kapatır. Kierkegaard bu kapatma durumunu indesluttede (içe kapanma) terimiyle ifade eder. Bu terim İngilizce’ye Thomte tarafından inclosing reserve olarak tercüme edilirken, Lowrie tercümesinde shutupness terimini kullanmayı tercih eder. Shut-up ifadesi günlük konuşma dilinde susmayı ve sessizliği emreder. Bu ifadenin seçilmesi onun özgür olmamaya yaptığı göndermeden kaynaklanır. Kişi bu durumda emredilmiş bir sessizlik içindedir ve kendisini ifade edemez. Beabout ise her iki tercümenin de problemli olduğunu düşünür. Buradaki içe kapanma kişinin kendisini kapatıp, ebedi yardımdan uzaklaşmasını dile getirir. Beabout bu durumu suda boğulan bir kişinin cankurtaranın yardımını reddetmesi örneğiyle açıklar. İndeslettude’de kişi tüm dışsal yardımlardan uzaklaşarak kendisine döner. Bu anlamda terim hem sessizliğe hem de özgürlüğün eksikliğine (absence of freedom) göndermede bulunur.

İçe kapanma tam bir sessizlik halidir. Kierkegaard’ın özgürlüğü iletişimle birlikte düşündüğü göz önüne alınırsa, sessizlik hali özgür olmama durumunda gerçekleşebilecek bir durumdur. Özgürlük iletişim, özgür olmama durumu ise kişinin kendisini tüm iletişim yollarına kapatmak istemesidir. Dil, bireyi içe kapanmanın boş soyutluğundan kurtarabilecek tek yoldur. Yeni Ahit’in ilk bölümü John’un "önce söz vardı, söz Tanrıydı’’ ifadesiyle başlar. Kierkegaard’a göre dil kişinin özgürlüğü içinde Tanrıyla iletişim kurmasının imkanıdır. Özgür olmama durumunda içe kapanma kişinin kendi kendisine ve olanaklarına ihanet etmesidir. Kierkegaard’ın sessizlikten bahsederken gerçek anlamda bir sessizlikten bahsetmediğini de göz önünde bulundurmak gerekir. Demonik kişi dili ve anlatımı iyi bir şekilde kullanabilir. Demonik kişinin sessizliği gizli ve yanıltıcıdır. Bu sessizlik özgür olmayan ifadelerin ardında yatar. Kişinin içsel isteği ve dışsal ifadeleri arasında bir tutarsızlığı meydana getirir. Bu durum tıpkı kendi iradesiyle değil de senaryonun kendisine yapmasını söylediği şeyleri yapan bir oyuncunun davranışına benzer.

Yusuke Suzuki (2012), On Kierkegaard’s Concept of ‘Inclosing Reserve’ in the Sickness unto Death, The Heythrop Journal, s. 1-8.

Kapanmışlığın kapsayıcı durumundaki bir kişi, kendisiyle ilgili herhangi bir konuda diğer insanlarla konuşmakta tereddüt eder; bu aslında, kapanmışlığın baskın özelliğidir.

Kierkegaard’ın fikirlerini bir düzene koyma amacıyla, kapanmışlığın (açık iletişim öncesindeki tereddüt) daha derin bir psikolojik nedenin ve ruhsal bir sorunun sosyal tezahürü olduğu söylenebilir; bu durum, kişinin kendi benliği ile kurduğu ilişkinin (self-relation) bozulması ve gerçek metafizik neden veya çatışmadır (…) Kaygı Kavramı kitabı bize, kötülüğün (evil) metafiziksel kaynağı olarak kişinin kendi benliğiyle ilişkisini reddetme halinin, “demonik’’ olarak adlandırılan insan durumunun bir yönü olduğunu aktarır.

Kierkegaard’ın "iyi olana yönelik kaygı" kavramındaki "iyi", özgürlük, kurtuluş (redemption/halâs) ve istiğfâr (salvation) anlamına gelmektedir. Bu sebeple kendisine kötülüğün hakim olduğu "demonik" kişi, iyiyi görmezden gelmeye çalışırken bir yandan da iyiyi kaybetmiş olmanın kaygısı içerisindedir. Demonik bu durumda iyi ve kötüyü aynı anda taşımanın çatışkısı içerisindedir. Demoniğin hangi yönü kendi benliğiyle ilişkisini reddetmesine neden olur? Benlik ilişkisini reddetmenin "kötülüğün metafiziksel ifadesi" ile yeniden ifade edildiğini göz önünde bulundursak, bunun nedenini demonikteki kötülüğe bağlayabiliriz, çünkü iyiliği reddetmek metafizik kötülükten başka bir şey değildir.

Kapanmış kişinin ebediyetin umutsuzluğuna (despair of eternal) ya da kendisine dair umutsuzluğa kapılmış olmasının sebebi, kapanmışlığın, kişinin kendi benliğiyle ilişkisini reddetmesinin sonucunda oluşan umutsuzluk olmasıdır. Bu reddediş, kişinin kötülüğünün bir yönüdür ve bu kötülük ebediyeti ve benliği unutmak demektir. Kaygı Kavramı’nda ve Ölümcül Hastalık Umutsuzluk’ta gururun bir insanı kapanmaya sevk ettiği söylenir. Gurur, bir insanın itiraf etmesini ve güçsüzlüğünü ifade etme öncesinde alçalmasını engelleyen bir şey olarak kabul edilir. Bu ipucu bize kapanmışlığın kişinin benliğiyle ilişkisini reddetmesinin bir sonucu olduğunu gösterir. Ebediyetin umutsuzluğu içindeki kişinin ebediyeti ve benliğini unutması, zayıflığı sebebiyledir: O, ebediyetle meşguliyetinin rahatını kaçırmasından korkar. Sonra gururu artar. O, bu tür bir zayıflığı kaldıramaz, kabul edemez ve diğer insanlarla ilişkilerini bu şekilde sürdürmeye devam eder. Böyle bir kişinin zayıflığını itiraf edememesi doğaldır. Bu, ebediyetin umutsuzluğuna kapılmış ya da kendisine dair umutsuz olan kişinin kapanmışlığının nedenidir. Kierkegaard’a göre böyle bir umutsuzluğa kapılmış kişiyi bu umutsuzluktan ancak iman döndürebilir.

Demonik kişi, ebedi varoluşunu, gerçek, elle tutulur tek hayatı şeklinde yaşaması gerektiği konusundaki net fikrine rağmen, kişi bunu reddeder, aksine ebedi varoluşunu unutmaya çalışır. Peki, ebedi varoluşunu reddetmesinin nedeni nedir? Yaşamını ebedi yönünü kabul ettikten sonra kişi neden geçici (temporal) nesnelere tutunur? Bunun sebebi, büyük iradenin, tutunduğu geçici şeyleri değersizleştireceğini bilmesi ve bu emre itaat etmemesidir. Geçici yaşamına tutunması, onu hissedeceği acıdan korur.

Girdiği ilk işten kovulan bir adamın karısı onun için endişelenmektedir. Karısı, eşinin acısını paylaşmayı ve böylelikle hafifletmeyi ummaktadır ancak adam iç hayatı ile ilgili her şeyi ondan gizlemektedir. Aslında, adam sıradan bir şekilde onunla işi hakkında konuşabilse de, gerçek yaşamının ebedi boyutuyla ilgili hiçbir şeyden bahsedememektedir. Neden? Zayıflığı kabul etmekten alıkoyan gurur, karısıyla bunu bile tartışmasına izin vermeyecektir. Zayıflık onun için kabul edilemez bir kusurdur ve sevgili karısının zayıflığı hakkında bir şeyler öğrenmesi onu çok utandıracaktır.

Derleyen ve Çeviren: Uzm. Psk. Gökhan Özcan

Yorumlar

Popüler Yayınlar