Terapötik Karşılaşmalar

Bu yazıda, danışanlarımın beni derinden sarsan resimleri ve sözcükleriyle bazı karşılaşma anlarımı paylaşıyor ve bu karşılaşmaların bilincimdeki yansımalarını yorumluyorum. Psikoterapi sadece danışanı değil, psikoterapisti de dönüştüren ilişkisel bir uzamdır. Karşılaşmaların hakiki dokusunun keşfedilebildiği, birlikte yürümeyi gerektiren ve ortak gelişime kapı aralayan bir süreçtir. 

Şimdi düşündüğümde danışanlarımın resimleri ve sözcüklerinde sadece onlara değil, aynı zamanda kendi öyküme dair de bir şeyler bulmuş olmalıyım. Bu çift taraflı bulu(nu)ş haline "terapötik karşılaşma" diyorum. Terapötik karşılaşma, bazen gündelik yaşamın akışında tesadüfen bizi yakalar bazen de psikoterapi seanslarının özel bir anında tezahür eder. Püf nokta, güven temelinde paylaşılan hakikilik ve kendini açma cesaretidir.

Terapötik karşılaşmanın iki tarafta da illa ki mutluluk ya da haz yaratması gerekmez ve beklenmez. Terapötik karşılaşmanın  iyileştiriciliği, bu yazıya konu yaptığım deneyimlerimde olduğu gibi, özlem, üzüntü veya acı duygusu eşliğinde de yaşanabilir. Bu duygular ne kadar zorlayıcı olursa olsun hakiki düzeyde karşılaşan iki kişi için soluk aldıran bir açılım, dünyayı büyüleyen bir şiirsellik ve umut her zaman mümkün ve mevcuttur.

Özlemek 


"Kartondan kanatlar yaptım. Babamla gökyüzüne uçacağız. Bulutların hepsini görmek için."

Babasının ölümünü sindirmeye çalışan yedi yaşındaki bir çocuğun yaptığı sarsıcı bir resim ve bu resme eşlik eden sarsıcı cümleler. Yaşamın kırılganlığını "karton bir kanattan" daha iyi ifade edebilecek başka bir sözcük var mıdır? Danışanım, babasıyla artık yeryüzünde birlikte olamayacağının farkında. O yüzdendir ki karton kanatlarla gökyüzüne yükselmek ve babasıyla bulutları izlemek istiyor. Babasının yokluğuna, yarattığı bu büyüsel sıçramayla karşılık veriyor. Çok bilindik bir ruhsal ilke: Bir şeyleri değiştiremiyorsak, değiştirebiliyormuş gibi yaparız. Doğrusu bu hiçbir şey yapmamaktan her zaman daha iyidir.

Ayrışmak 


Ben: Peki (resmini çizdiğin) Mucizeler Parkı filmindeki kız hangi zorluklarla karşılaşıyor?

Danışan (6 yaş): Karanlıkla ve annesinin ondan uzaklaşmasıyla.

Soldaki karanlık daire, yaşamın tekinsiz yönü; dünyadalığımız. Anneden ayrışmaktan, füzyondan çıkıştan daha tekinsiz başka ne vardır ki hayatta? Film neyse ki annenin eve dönüşü ve kızla beraber olan maymunun elindeki kalemin sihirli gücü sayesinde karanlıktan çıkışla son buluyormuş. Yani ölüm yaşama yeniliyor ya da yaşam ölüme direniyor; umut kazanıyor. Kahraman sonsuz yolculuğunda biraz daha olgunlaşıyor.

Kıskanmak



"Kardeşime daha fazla önem veriliyormuş gibi hissediyorum."

Kıskanmak, insanın dünyadaki biricikliğine yapılan fiziksel ve düşsel bir tehdidin yarattığı duygudur. Haksızcadır; çünkü birisi ya da birileri ona rağmen tüm biricikliğiyle "var" olmaktadır. Aynı zamanda geliştiricidir. Kişi bu duyguya tahammül edebildiği kadarıyla kendinde başkasına yer açabilecektir.

Bu resim, kıskançlık duygularıyla baş etmeye çalışan bir ablanın kardeşinin üç zamanlı varoluşuna tanıklığını gösteriyor bize: "Anne karnı- doğduğu gün ve bugün". Ablanın meraklı bakışları ve ilgililiği, üçüncü zamanda yani bugünde babasıyla TV izleyerek yarattığı bir mesafeliliğe dönüşüyor. Kardeşinin onu eğlendirecek bir oyuncaktan fazla bir şey (mesela onun da arzulayan bir varlık) olduğunu görebiliyor artık. Tabi ki düş kırıklığı eşliğinde.

Beklemek 


Bekleyiş, insan benliğine en fazla baskı yapan hallerden biridir. Çocuklar için bekleyiş zaten özünde zor bir mesele iken, ebeveynin çekip gitmesi ve kendini çocuğuna bekletmesi, çocuğun zarif ve narin iç dünyasını sarsan, kabulü imkansız bir durum.

Soru işareti: Bekleyişin, dikkate alınmak isteyişin cisimleşmiş bir tezahürü.

Yağmur: Babanın gidişi (buharlaşması) ve duyulan hüznün sağanakla geri dönmesi.

Kalp: Bütünlük, güven duygusu. Kırılabilen, dağılan bir şey.

Yaratmak                
                                                                                                


Heyecan içinde "Sen hiç bulut yemek istedin mi?" dedi ve çizdiği resimde bana da bulut yedirdi. Tadı harikaydı. Uzun zaman olmuş yemeyeli. Yaratıcılık ve spontanite, çocukken hepimizin maharetle deneyimlediği olgular. Sonra büyüyoruz, bu maharetimizi kaybediyor ve bulut yemeyi unutuyoruz.

Not: Paylaşım konusunda danışanlardan ve ailelerinden gerekli izinler alınmıştır. Danışanların kişisel bilgileri korunmuştur.

Uzm. Psk. Gökhan Özcan


Yorumlar

Popüler Yayınlar