Uygun Dozlarda Dünya



Varoluşçu felsefenin ve psikoterapinin en özel kavramlarından birisi seçim yapmaktır. Seçim yapmak esasında tek bir felsefe ya da psikoterapi ekolüne indirgenemez. Birey oluşun, öznelliğin özüne saf görüyle bakabilme becerisine sahip herkes yahut her düşünce yönelimi, seçim yapmanın önemini teslim edecektir. 

Dünya, doğduğumuz andan itibaren maruz kaldığımız bir gerçekliktir; şimdilik deneyimleyebildiğimiz yegane gerçeklik. İnsan, dünyanın bu maruziyeti karşısında özgürlük olanağına seçimleriyle ulaşır. Seçim yapmak çift uçludur. Bir ucunda özgürlüğün hissettirdiği olumlu duygular ve açılımlar; diğer ucunda ise kaygı ve suçluluk bulunur.

*** 

Çiçek ile bir süredir psikoterapi sürecindeydik. Lise son sınıfa geçmesiyle birlikte üniversite sınavı hazırlıkları başlamış, aile ilişkileri temelinde belirlediğimiz önceki seans gündemimizin yerini sınav ve gelecek kaygısı almıştı. Çiçek’in aklına üniversite sınavı geldiğinde ya da bu konu çevresinde konuşulduğunda karnına bir ağrı saplanıyordu. Bu ağrı üzerinden yaşamını ve içerisinde tuttuğu pozisyonu soruşturmaya başladık. Ağrı, yolunda gitmeyen bir şeyleri dillendirmeye çalışan dilsiz bir ulaktı. Sesi yoktu, mesajını sadece bedeninde bir takım duyumlar vasıtasıyla dile getiriyordu. Bu mesajı birlikte okumaya çalıştık. Ağrı acaba ne söylemeye çalışıyordu? Yok etmeksizin onu duyabilmek ve anlamak mümkün müydü? İşte bu sorulara bir rüyası ile yanıt bulmaya çalıştık. FRBM (Fenomenolojik Rüya Benliği Modeli) bu dilsiz ulağı anlamamıza yardımcı oldu. Çiçek’ten rüyasını hatırladığı kadarıyla anlatmasını istedim:

"Üniversite sınavını kazanmışım, şehirlerarası yolculuk yapan bir otobüsten iniyorum ve Bayburt’a geldiğimi görüyorum. Elimde bir bavul var, kazandığım okulu arıyorum ama bir türlü bulamıyorum. Sonra bir çingene görüyorum. Ne alaka anlamadım. Sonra o bana okulu gösterebileceğini söylüyor. Köy gibi bir yerden geçiyoruz ve okula geliyoruz. Okul üniversiteye hiç benzemiyor. Her yer kırık dökük. Bir de okulda benden başka kimse yok. Okulun yurduna gidiyorum. Orası daha da beter. Sadece bir sehpa ve yatak var, o kadar. Burasını hiç beğenmiyorum."

Çiçek ile daha önce gördüğü rüyalarını FRBM ile çalıştığımız için ön-bilgilendirme yapmadım ve doğrudan FRBM’nin ilk aşamasına geçtim. Çiçek’e rüyasını birlikte yavaş yavaş gözden geçireceğimizi ve bazı sahnelerde durup rüyadaki Çiçek’in duygu ve düşüncelerini açığa çıkartmaya çalışacağımızı söyledim. Çiçek rüyanın ilk sahnesinde oldukça heyecanlı ve meraklı hissediyor. O çok kaygılandığı sınav sonunda bitmiş ve babasıyla çatışmalarından biraz olsun uzakta kalmak arzusuyla şehir dışında okuma isteği sonunda gerçekleşmiş. Artık başka bir şehirde üniversite okuyacak. Bir yandan da kaygılı. Bir şehirde ilk defa yapayalnız. Okulu bir türlü bulamıyor. Canı sıkılmış ve ürkmüş hissediyor. Ne yapacağını bilemez halde. Bir çingenenin yardımıyla okulu bulması konusunda belirgin bir şey hissetmiyor. Burada Alice’i ve onu harikalar dünyasına sürükleyen beyaz tavşanı hatırladım. Ancak bu Çiçek’in değil, benim çağrışımımdı; Çiçek’in çingeneye dair belirgin bir düşünce ve duygusu yok. Bu sebeple Alice ve beyaz tavşan çağrışımımı ayraç içine alarak devam ettim. Okulun ve yurdun kadraja girmesiyle birlikte gelen duyguyu soruşturdum: Keskin bir pişmanlık. Çiçek kendi içinde bir monolog başlatıyor: "Nasıl olur?! Bu nasıl bir okul?! Ben ne düşüncelerle gelmiştim buraya! Çok pişmanım!"

FRBM’nin ikinci aşamasında Çiçek’in bu sefer uyanıklıktaki duygu ve düşüncelerini esas aldık. Çiçek için bu rüya gerçek bir yaşantı olsaydı, rüyanın başlangıcından itibaren olaylar bu şekilde gelişmezdi. Çiçek, okul ve bölüm seçimini kendisinin değil, annesinin yapacağından ve zaten kendisini şehir dışına göndermeyeceğinden bahsetti. Rüya ve uyanıklık benlikleri arasındaki ilk önemli açı farkı burada açığa çıkmıştı. Oldukça büyük bir farktı bu: Uyanıklık benliğinde bireysel bir karar alamayışının karşısında rüya benliğinde sınavı kazanmış ve tercihini kendi kararıyla çoktan yapmış olması. Bu farkı not aldım çünkü terapist olarak bana FRBM ile rüya çalışmasının ileriki aşamalarında kullanmak üzere önemli bir veri sunuyordu.

Çiçek’e burada bir açıklama yapma gereği duydum. Çünkü Çiçek rüyasını başından itibaren gerçekleşmesi imkansız bir yaşantı olarak kurguluyordu. Şöyle söyledim: "Çiçek, anlıyorum; annenin şehir dışına çıkmana izin vermesini imkansız bir şey olarak görüyorsun; ama hadi birlikte bir hayal kuralım. Bu gerçekte mümkün olsaydı, işte o zaman neler olurdu? Otobüsten gerçekten de indin. Ve..?" Çiçek yine meraklı ve heyecanlı hissedeceğini ama ürküntü duygusunun daha fazla olacağını söyledi. Uyanıklıkta böyle bir şey olsaydı, okulu ararken kendisine yol gösteren çingeneye güvenemeyeceğini, böyle harap olmuş bir okulu gördüğündeyse içine bile girmeden eve dönmek isteyeceğini aktardı.

FRBM’nin üçüncü aşamasında Çiçek ile birlikte rüya benliği ve uyanıklık benliğinin yaşantılarını karşılaştık. Ama herhangi bir açıklama yapmadan zaten Çiçek kendisi konuşmaya başlamıştı: "Rüyamda fazla girişkenim bence. Bu, şu an yapabileceğim bir şey değil. Yani düşünsenize, bölümüm belli değil ama okulumu ben seçmişim. Ama hissettiğim pişmanlık hiç iyi değildi." Ben de şöyle devam ettim: "Çiçek, birey olmak tam da böyle bir şey aslında. Korkutucu da olsa zihninde önce durumu ve seçenekleri değerlendirip bir şeyi seçmeni gerektirir. Rüyana, zaten çoktan yaptığın bir seçimle başlıyorsun. Rüya pişmanlık duygunla bitiyor. Hissettiğin o rahatsızlık verici pişmanlık da seçimine dahil bir şey. Yani bazı seçimlerimiz, evet bizde pişmanlık yaratabilir ama bu yeniden bir seçim yapamayacağımız ya da o durumla baş edemeyeceğimiz anlamına gelmeyebilir." 

Çiçek, bu yorumum sonrasında, "Benim yerime sürekli annem tercihlerde bulunur. O tercih güzel çıkmadığındaysa onu suçlarım." cümlesiyle gündelik yaşama dair çağrışımları araştırdığımız FRBM’nin dördüncü aşamasına geçmişti. Bu cümle oldukça önemliydi. Çünkü Çiçek’in yaşadığı merkezî zorluğa işaret ediyordu. Çiçek bu yılın son yılı olduğunu ve çalışması gerektiğini bilmesine rağmen çalışamıyordu, ayrıca kendi fikrinin doğru ve iyi bir fikir olduğunu bilmesine rağmen arkadaşları arasında ve derste "Bence…" deyip konuşamıyordu. Çünkü her iki durumda da seçim yapması ve bunu uygulamaya koyması gerekiyordu. Ve bu seçimi sadece kendisi yapmak zorundaydı. Seçim yapmanın sorumluluğunu, yanılma ve hata payını düşündükçe bu ona ağır geliyordu. Kendini korunaklı, edilgen dünyasına kapatıyor; kararlarını başkalarına havale ediyor ya da hiç ses çıkarmıyordu. Ancak bu kaygı ve suçluluk hissetmesini azaltan bir yöntem de değildi. Çiçek’in merkezi zorluğunu şöyle bir formüle dönüştürdük: "Seçim yapmazsam pişman olmam."

Çiçek, birey oluşunun baharında henüz filizlenmekte olan bireyselliği ve ebeveyninin bu bireyselliği görme ve destekleme konusundaki zorluğuyla baş etmeye çalışıyordu aslında. 

***

FRBM rehberliğinde yaptığım rüya çalışması sonrasında, Çiçek ile gerçekleştirdiğimiz seansların ufkunda, Çiçek’in seçimleri aracılığıyla dünyaya uygun dozlarda müdahale etme özgürlüğüne sahip oluşu üzerine çalışmaya devam etmenin gerekliliği ve önemini daha açık bir şekilde görebiliyordum. Rüyalar ve onların terapide FRBM ile çalışılması, bu süreçte Çiçek’in benliğinde hem projektif hem de terapötik bir işlev görmeye devam edecekti.

Notlar:

* Danışandan gerekli izinler alınmıştır.

** Fenomenolojik Rüya Benliği Modeli hakkında daha detaylı bilgi için Dinlenen Ben Rüya ve Terapi Dergisi'nin 7. sayısındaki şu makaleyi inceleyebilirsiniz: Hayrettin Kara, Gökhan Özcan, Psikoterapilerde Yeni Bir Yaklaşım: Fenomenolojik Rüya Benliği Modeli (2019)

*** Yazının başlığı D. Winnicott'un "The World in Small Doses" isimli makalesinden esinlenilerek oluşturulmuştur. İlgili makale için bkz. https://www.oxfordclinicalpsych.com/view/10.1093/med:psych/9780190271350.001.0001/med-9780190271350-chapter-56

Uzm. Psk. Gökhan Özcan



Yorumlar

Popüler Yayınlar