Bana Gerçek Bir Şeyler Söyle


“Bana gerçek bir şeyler söyle.”

Kayda değer bir şeyler söyleyebilmenin, gündelik yaşamın yüzeyindeki dedikoduyu gerçekçi bir cümleye, sadece tek bir cümleye dönüştürmenin güçlüğünü düşün. Tüm bu çaba, keşmekeş ve yorgunluk: Bir parça gerçek uğruna. Bunu biliyorsun.

Tek başına kalınca kimle kalıyorsun? Benliğinin dip akıntısının yarattığı uğultuyu duyabiliyor musun? Kulaklarını kapama. Gözlerini aç ve “Bana gerçekçi bir şeyler söyle” de kendine. Ayna, yorumladığın imgeni sana yansıtan bir şey sadece. Ona güvenme. Sen az önceki cümlene ve sürece güven. Kendine gerçekçi bir şeyler söylemeye, söyletmeye çalış. Bir ağaç kökünün kıpırdanması, bir karıncanın ayak sesi kadar da olsa ses çıkmalı. Gerçek, kendini fısıldamalı. Tekrar dene. Bir daha.

Olmuyor. Duyamıyorsun. Çünkü kendine, kendinle, kendinden konuşamıyorsun. Metroda aralıksız konuşan iki kişinin üzerimde yarattığı ağırlığı anımsıyorum. Her yöne saçılan başıboş sözcükleri. Üst üste binen cümleleri. Beni rahatsız eden o iki kişi değildi. Kesintisizce “çok” olmalarıydı. Bu kadar çokken nasıl var olabilirler? Ses bile sessizlikle birlikte mümkün. Kesilmeyen bir ses, bölünmeyen bir sıradanlık, var olmaya yönelik girişilmiş bir saldırıdır.

Bana gerçek bir şeyler söyle şimdi. Sadece senden gelen. Başkasından ödünç aldıklarını lütfen bir kenara koy. Ben yalnızca senin sözcüklerini duymak istiyorum. Batık gemine doğru dal. Yüzmekten delicesine korkan biri olarak söylüyorum bunu. Yüzyıllardan beri orada olan gemine. Ne zaman battığını, niye battığını bilmen bile gerekmiyor. Hadi uyduralım: Bir zamanlar ünlü bir korsanın son hatası olarak buradaymış belki. Ya da ataların tarafından el birliğiyle kontrollü şekilde batırılmış. 

Orada, geminde canlılığının kaynağını göreceksin. Her tarafa saçılmış derin bağlantılar ağını. Sana verilenleri ve senin verdiklerini. Rengarenk balıklar, dip akıntısı, berrak kum, fısıldayan bir uğultu, neşeli otlar, garip deniz canlıları eşrafı ve gemin. Oradan bazı sözcükler topla şimdi. Ne geliyorsa. Rastgele. Seçme. Eline gelenler senin seçtiklerin zaten. Şimdi oradan yavaş yavaş uzaklaş. Yüzeye yüz. Hava ciğerlerine yeniden doluyor. Soluk al. Ayakların kuma basıyor. Kumsala yürü.

Şimdi sözcüklerini yere bırak. Geriye çekil, bak ve oku.

Kendine şimdi gerçek bir şeyler söyledin.

Uzm. Psk. Gökhan Özcan

Yorumlar

Popüler Yayınlar