Benlik Etiği: Dünyaya Nasıl Taşabilirim?


Sen henüz yokken birileri seni zihninde taşıyordu. Seni önce düşlemine doğurdu anne ve baban. Sonra da dünyaya. İyi bir ihtimalle dünya sana hazırdı. Ya da değildi. Beklenmiyordun. Bir sürprizdin. Sen her ihtimalde dünyaya hazır değildin. Doğdun, zaman geçti ve şimdi beni okuyorsun. Zaman böyle geçiyor işte. Benimle karşılaşacağını, seninle karşılaşacağımı kim tahmin edebilirdi ki? Seni bilemem ama ben edemezdim. İşte bu yaşamdır.

Şimdi kendini dünyanın yüküyle sınanır buluyorsun. Yoruluyorsun. Hem de bazen hiçbir şey yapmadan. Hiçbir şeyin özgül ağırlığını merak ediyorsun. Şimdi söyleyeceğim şeye yabancı değilsin, biliyorum: Bir bilincin varsa hiçbir şeyin içi her şeyle doludur. Hiçlik -bile- o yüzden bu kadar ağır.

Kısıtlı bir enerjiyle yaşıyorsun. Kabuğuna çekilen bir kaplumbağa nezaketiyle korumaya çalışıyorsun enerjini. Korumalısın da. Tanrı değilsin. Sonlu benliğin her şeyi kuşatamayacağını biliyor. Benliğinin sonsuzluğu arzulayan parçası ise diğer benliklere ve nesnelere sirayet etmek istiyor. İşte yaşadığın bir trajedi varsa, ki yok diyorsan sadece görmezden geliyorsundur- kısa tarihi bu. Şunu sor kendine: Kendimi dünyaya nasıl taşırabilirim?

Kısıtlı enerjini korumak için kendini sorumlu tuttukların ve gerçekten sorumlu oldukların arasında ayrım yapmaktan kaçınmamalısın. İçine doğduğun zamandan, evden, şehirden ve ülkeden, ırktan ve birçok şeyden sen sorumlu değilsin. Adından bile. Dünyanın doğasından sorumlu değilsin. Senden önceki nesillerin yaptıklarından, yapmadıklarından, yapamadıklarından sorumlu değilsin. Sana çok yakın ve çok uzak, sana benzeyen ve benzemeyenlerin ortaya koydukları ve koymadıkları eylemlerden sorumlu değilsin. Anne-babanın seçimlerinden, kişiliklerinden sorumlu değilsin. Hatta kendi mizacından ve kişiliğinden de sorumlu değilsin. Sen onun içine düştün. Coğrafya, tarih ve ekonomiden sorumlu değilsin. Kiranı ödemek zorundasın ama kira ödemeyi doğru bulmak zorunda değilsin. Sen tüm bunların için(d)e doğdun. Senden önce de bunlar vardı. Bedeninin ölçülerinden ve görünümünden sorumlu değilsin. Onu sen belirlemedin. Başkalarının bedenlerinden sorumlu değilsin. Zekandan sorumlu değilsin. Bunların hepsi senin başına gelen şeyler.

Sen, sana verilen, başına gelenle ne yapacağından sorumlusun. Sorumlu olmadıklarının sorumluluğunu almamakla başlayabilirsin işe. Enerjini ancak böyle koruyabilirsin, enerjini sadece gerçek sorumluluklarına ayırabilirsen. Sınırlarına sadakat göstererek. “Peki hadi söyle artık şu gerçek sorumluluğumu” diyorsun, biliyorum. Senin sorumluluğunu sana buyuramam. Ama evrensel bir sorumluluğu hatırlatabilirim sadece: Dünyanın berbat bir yer oluşundan sorumlu değilsin sen; belki onu iyileştirmek için harekete geçmekten sorumlusun. İçten içe “Ben dağıtmadım ki toplayayım” demen beni şaşırtmaz. Birkaç saniyeliğine atalarının da bu cümleyi kurduğunu düşün sadece. Bu cümleyi kurarken senden sonra gelecek olanları gözünde canlandır şimdi.

Dünyaya değil, dünyana kendi enerjinle nasıl katılabilirsin? Dünyana nasıl açılabilirsin? Bir böceği öldürmeyip dışarı salmakla belki. Yeryüzüne kazık çakmışların yurt edinmelerine izin vermedikleri mülteciler için sesini çıkararak. Bir köpeği dokunuşunla ısıtarak. Kırılmak üzere olan bir kalbi kırmayarak. Güzel bir anıyı hatırlatıp canlandırarak. Arkadaşının bir rüyasını dinleyerek. Birine ismiyle hitap ederek. Pek muhtemel görünmeyen dünya barışı için umudunu kaybetmeyerek. Evrenselliği, benlik etiğini iç dünyanda ancak sen kurabilirsin. Kendinden çok büyük şeyler bekleme. Bu söylediklerim yeteri kadar büyük şeyler çünkü. Yöntem değişse de yaşamla ilgili şu temel ilke değişmeyecek: Benlik etiği, ölüme, yok oluşa doğru giden Varlığın canlılık ateşini korumak ve büyütmektir. Yorgunluğunla değil, enerjinle bu ortak ateşi büyüt. Yorgunluğunu evrensellik duygusuyla, dünyana açılmakla tedavi edebilirsin. Kendi dışına çık, dünyana. Kendi tarzında. Benlik etiğini kur.

Not: Bu bir kişisel gelişim yazısı değildir. Anlık terapötik bir esrimeyi ilgilileri için açık bir hitaba dönüştürme arzusuyla kaleme alınmıştır.

Uzman Psikolog Gökhan Özcan

Yorumlar

  1. Harika; tebrikler...İşte bu...! Sen de o nadir, "Hakikati dikkatlere kaldıranlar"dansın...! İçtenlikle sana katılıyorum. Yüreğine, diline, kalemine sağlık(bütünlük)...! Esen kalınız...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zeki bey, geribildiriminizdeki coşku, yüreklendirme için çok teşekkür ederim. Muhabbetle.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar