Gölgesine Yakalanan Terapist
Gölge kavramını işleyen Dr. Jekyll ve Bay Hyde filminden bir kare |
Aşağıda, psikoterapist gölgesinin nasıl faaliyet gösterdiğine dair kısa bir açıklama yer almaktadır: Bu gölge, yalnızca iyi para ödeyen zengin insanları veya prestijini artıracak tanınmış kişilikleri tedavi etmeye çalışır. Daha sonra "psikoza karşı son derece tehlikeli eğilimleri" teşhis eder. Jung'un gizli psikoz kavramı bu bağlamda kolayca kötüye kullanılabilir. Yaklaşan psişik çöküş tehlikesi, gölgenin bir kurtarıcı gibi görünmesi için abartılır. Tedavi boyunca hasta, sorunlarıyla yüzleşmek yerine pohpohlanır ve kandırılır. En kötü karakter hataları ilginç, hatta oldukça dikkate değer addedilir. Otoriter kadınlar, 'kraliçe arketipini' sergiledikleri için şımartılırlar; sevememe özelliği, büyüleyici bir içe dönüklük olarak gösterilir. Yaşlanan bir anneye hürmet göstermeyen egoist tavır, annenin animusundan kurtuluş olarak anlaşılır. Hasta ile babası arasındaki gerilimi yumuşatmaya çalışmak yerine, gölge hemen 'ölmesi gereken kraldan' bahseder. Dikkatli bir analizin tehditkar ana-babaları, genellikle hasta güçlendikçe tehdit edici nitelikleri yok olan dost canlısı ve sevecen yaşlı insanlara dönüştürebileceğine dair hiçbir farkındalık söz konusu değildir.
Semptomlarda herhangi bir azalma analistin kendi başarısı olarak görülür ya da en azından onun uyandırdığı güçlere atfedilir; durumdaki herhangi bir kötüleşme, hastanın analistin gösterdiği yoldan gidememesi veya isteksizliğinden kaynaklanmıştır.
Gölgeye yakalanan analist, gitgide hastaları aracılığıyla yaşamaya başlar. Onların dedikoduları onun dedikodusu; arkadaşlıkları, aşkları ve cinsel maceraları onun deneyimleri haline gelir. Kendi hayatını yaşamayı tamamen bırakır. Hastaları onun için her şeydir. Onun için yaşar, sever ve acı çekerler. Belki de söylendiği gibi o sadece hastaları için yaşar halbuki onlar aracılığıyla yaşadığı kesindir. Analizin kendisi ve analiz yapma hayatın yerini alır. Peki ya hastanın ödediği ücretin tedavisinin bir parçası olduğu hükmüne ne demeli? Bunun bir gölge iddiası olması muhtemel değil mi? Elbette ki ücret esasen terapinin bir parçası değildir; uygun koşullarda yaşamak, çalışarak hak ettiğimiz şekilde hayatımızı idame ettirmek için vardır.
Gölge, aktarım ve karşı aktarım kavramlarıyla da cümbüş yapar. Mesela hasta üzerinde bizim kadar çok etkisi olduğunu hissettiğimiz için hastanın kocasını kıskanırız. Gücümüzün bu şekilde feshedilmesine katlanamaz, kocayı sürekli olarak ölçüyü aşan, gaddarca davranışlar sergileyen biri olarak gösteririz. Hastayı arkadaşlarından ve tanıdıklarından ayırmaya çalışırız. Gölgesi, analisti hastasının eski aşklarını değersizleştirmeye ve bunu yaparken kendisine hak ettiğinden fazla değer biçmeye de sevk eder.
Analist nevrotik bir hastanın ıstırabından bunalmaya başlarsa gölgesi ona bu zorluktan da iyi bir çıkış yolu gösterir. Dogma 'Nevrotik acı gerçek olmayan acıdır' der ve analistin, hastanın gerçekten acı çektiğini görmezden gelmesine müsaade eder. Aslında muhtemelen gerçek veya yanlış ıstırap diye bir şey yoktur, yalnızca gerçek veya yanlış sorunlar vardır.
Gölgesine yakalanan analist, ufak tefek yollardan kahini oynamaya başlar. Aşkın bir bilgeliğe bürünerek hastalarının dini ihtiyaçlarını karşılar. Bir din adamı nasıl her yerde ve her şeyde Tanrı'nın eserini görüyorsa, gölgeye bağlı analist de her zaman ve her yerde bilinçdışının faaliyetini görür. Her rüya, her olay, etkinlik, hastalık, neşe, keder, her kaza ve her piyango ödülü bilinçdışının faaliyeti olarak anlaşılır. Biz analistler, küçük tanrılar gibi gizlendiğimiz yerden çıkıp tek bir şeyden her şeyi çıkarsayacağımızı nasıl da biliyoruz. Bilinçdışının bile boyun eğmek zorunda olduğu kaderin, Moira' nın karanlık elini tanıyamıyoruz. Bizim için trajedi diye bir şey yok, kör ve zalim kaza diye bir şey yok. İnsanların başına bilinçdışıyla teması kaybettikleri için talihsizlikler geldiğine inanıyoruz. Hatta nihai olarak, dünyada olup bitenlerin perde arkasına dahi göz atabileceğimize inanıyor ve hastalarımızın da buna inanmalarına müsaade ediyoruz.
Bilinçdışıyla temas düzelse de trajik olmaya devam eden bir durumda hastaya yardım etmeye devam edebilmek için kendi yaşamımızdaki trajik durumla yüzleşebilmemiz şarttır. Analistlere has bir trajedi olduğunu düşündüğüm şey şu: Ne kadar hastalarımızın bilinçlenmesine yardım eden iyi terapistler olmaya çalışırsak, o kadar aydınlık mesleki imgemizin karanlık tarafına, gölgemizle alakalı olan (en azından kısmi) körlüğe yenik düşmemiz kaçınılmazdır. Bir anlamda, bir amaç uğruna çabalayan herhangi birinin kaderinin (ki hastalarımız genellikle böyle kişilerdir) belirgin bir şekilde trajik bir yanı vardır. Her seferinde yeniden, kişinin başarmak istediği ya da kaçınmak istediği şeyin tam tersi konstele olur.
Doktor, mümkün olduğu kadar çok insanı iyileştirmek isterken sahte doktor olur; din adamı, insanlar arasında imanı artırmaya çok hevesli olduğu halde ikiyüzlü, yalancı bir peygamber haline gelir. Daha da bilinçli olmak için gece gündüz çalışmasına rağmen psikoterapist de işte bu yüzden bilinçdışından hareket eden yalancı peygamber ve sahte doktora dönüşür.
Kaynak: Adolf Guggenbühl - Craig, Sahte Doktorlar, Şarlatanlar ve Yalancı Peygamberler, "Gölgeyle Buluşma" İçinde, 2023, Timaş Yayınları.
Semptomlarda herhangi bir azalma analistin kendi başarısı olarak görülür ya da en azından onun uyandırdığı güçlere atfedilir; durumdaki herhangi bir kötüleşme, hastanın analistin gösterdiği yoldan gidememesi veya isteksizliğinden kaynaklanmıştır.
Gölgeye yakalanan analist, gitgide hastaları aracılığıyla yaşamaya başlar. Onların dedikoduları onun dedikodusu; arkadaşlıkları, aşkları ve cinsel maceraları onun deneyimleri haline gelir. Kendi hayatını yaşamayı tamamen bırakır. Hastaları onun için her şeydir. Onun için yaşar, sever ve acı çekerler. Belki de söylendiği gibi o sadece hastaları için yaşar halbuki onlar aracılığıyla yaşadığı kesindir. Analizin kendisi ve analiz yapma hayatın yerini alır. Peki ya hastanın ödediği ücretin tedavisinin bir parçası olduğu hükmüne ne demeli? Bunun bir gölge iddiası olması muhtemel değil mi? Elbette ki ücret esasen terapinin bir parçası değildir; uygun koşullarda yaşamak, çalışarak hak ettiğimiz şekilde hayatımızı idame ettirmek için vardır.
Gölge, aktarım ve karşı aktarım kavramlarıyla da cümbüş yapar. Mesela hasta üzerinde bizim kadar çok etkisi olduğunu hissettiğimiz için hastanın kocasını kıskanırız. Gücümüzün bu şekilde feshedilmesine katlanamaz, kocayı sürekli olarak ölçüyü aşan, gaddarca davranışlar sergileyen biri olarak gösteririz. Hastayı arkadaşlarından ve tanıdıklarından ayırmaya çalışırız. Gölgesi, analisti hastasının eski aşklarını değersizleştirmeye ve bunu yaparken kendisine hak ettiğinden fazla değer biçmeye de sevk eder.
Analist nevrotik bir hastanın ıstırabından bunalmaya başlarsa gölgesi ona bu zorluktan da iyi bir çıkış yolu gösterir. Dogma 'Nevrotik acı gerçek olmayan acıdır' der ve analistin, hastanın gerçekten acı çektiğini görmezden gelmesine müsaade eder. Aslında muhtemelen gerçek veya yanlış ıstırap diye bir şey yoktur, yalnızca gerçek veya yanlış sorunlar vardır.
Gölgesine yakalanan analist, ufak tefek yollardan kahini oynamaya başlar. Aşkın bir bilgeliğe bürünerek hastalarının dini ihtiyaçlarını karşılar. Bir din adamı nasıl her yerde ve her şeyde Tanrı'nın eserini görüyorsa, gölgeye bağlı analist de her zaman ve her yerde bilinçdışının faaliyetini görür. Her rüya, her olay, etkinlik, hastalık, neşe, keder, her kaza ve her piyango ödülü bilinçdışının faaliyeti olarak anlaşılır. Biz analistler, küçük tanrılar gibi gizlendiğimiz yerden çıkıp tek bir şeyden her şeyi çıkarsayacağımızı nasıl da biliyoruz. Bilinçdışının bile boyun eğmek zorunda olduğu kaderin, Moira' nın karanlık elini tanıyamıyoruz. Bizim için trajedi diye bir şey yok, kör ve zalim kaza diye bir şey yok. İnsanların başına bilinçdışıyla teması kaybettikleri için talihsizlikler geldiğine inanıyoruz. Hatta nihai olarak, dünyada olup bitenlerin perde arkasına dahi göz atabileceğimize inanıyor ve hastalarımızın da buna inanmalarına müsaade ediyoruz.
Bilinçdışıyla temas düzelse de trajik olmaya devam eden bir durumda hastaya yardım etmeye devam edebilmek için kendi yaşamımızdaki trajik durumla yüzleşebilmemiz şarttır. Analistlere has bir trajedi olduğunu düşündüğüm şey şu: Ne kadar hastalarımızın bilinçlenmesine yardım eden iyi terapistler olmaya çalışırsak, o kadar aydınlık mesleki imgemizin karanlık tarafına, gölgemizle alakalı olan (en azından kısmi) körlüğe yenik düşmemiz kaçınılmazdır. Bir anlamda, bir amaç uğruna çabalayan herhangi birinin kaderinin (ki hastalarımız genellikle böyle kişilerdir) belirgin bir şekilde trajik bir yanı vardır. Her seferinde yeniden, kişinin başarmak istediği ya da kaçınmak istediği şeyin tam tersi konstele olur.
Doktor, mümkün olduğu kadar çok insanı iyileştirmek isterken sahte doktor olur; din adamı, insanlar arasında imanı artırmaya çok hevesli olduğu halde ikiyüzlü, yalancı bir peygamber haline gelir. Daha da bilinçli olmak için gece gündüz çalışmasına rağmen psikoterapist de işte bu yüzden bilinçdışından hareket eden yalancı peygamber ve sahte doktora dönüşür.
Kaynak: Adolf Guggenbühl - Craig, Sahte Doktorlar, Şarlatanlar ve Yalancı Peygamberler, "Gölgeyle Buluşma" İçinde, 2023, Timaş Yayınları.
Alıntılayan: Uzman Psikolog Gökhan Özcan
Yorumlar
Yorum Gönder