Küçük Prens: Umut Büyücüsü



Yazıldığı zamandan itibaren yaklaşık 210 ayrı dile ve lehçeye çevrilen Küçük Prens, şüphesiz edebi bir şaheserdir. Bir Fransız edebiyatçı ve pilot olan Antoine de Saint-Exupéry [1900-1944], bu eseri ölümünden bir yıl önce, New York’ta bir otel odasında yazmış ve çizmiştir.

Her eserin yazarından izler taşıması bilindik ve kabul edilmiş bir psikolojik gerçekliktir. Antoine, dört yaşındayken babasını kaybetmiş, on iki yaşında uçaklarla tanışmıştır. Askerlik görevi sırasında aldığı pilotluk eğitimi, yaşamını posta servisçisi bir pilot olarak sürdürmesine basamak olmuştur. Antoine daha o zamanlarda çıktığı seferler ve pilotluk deneyimleri üzerine yazmaya başlamıştır. Anlıyoruz ki Antoine’nin aklı hep havada olmuştur. Küçük Prens öyküsüne konu olan yaşantısı ise şöyle gerçekleşmiştir: Antoine 35 yaşında bir hız rekoru denemesi esnasında Tunus çölüne zorunlu iniş yapmış ve çölde geçen dört günün ardından bir bedevi tarafından bulunmuştur. II. Dünya savaşında askere yazılmış, Fransa’nın Almanya’ya yenilgisi sonrasında Amerika’ya gitmiş ve Küçük Prens kitabını burada kaleme almıştır. 1944’te Amerikan askeri birliğine bağlı uçağıyla Alman ordularını havadan izlediği esnada uçağı vurulmuş ve yaşamını üzücü bir biçimde yitirmiştir.

Küçük Prens, kendi küçük gezegenini o özel ve çokbilmiş gülü ve üç yanardağı ile paylaşmaktadır. Bir gün gülüne nasıl daha faydalı olabileceğini öğrenebilmek adına gezegeninden ayrılır. Altı farklı gezegendeki altı farklı kişiyle tanışıp konuştuktan sonra yedinci gezegene, yani dünyaya gelir. Küçük Prens dünyada yılan, çiçek, tilki gibi bitki ve hayvanlarla ve nihayetinde çölde, kaza yaptığı uçağını tamir etmeye çalışan bir adamla tanışır. Bu tanışıklık ve sonrasında geçirilen zaman ikisini de büyütür ve geliştirir. Ve yaşamın en keskin gerçeğiyle biter bu öykü de: ayrılık ile. Küçük Prens kendi gezegenine, öykünün anlatıcısı pilot ise tamir ettiği uçağıyla evine döner.

Küçük Prens öyküsünün en etkileyici yönlerinden biri, yetişkinlerin büyüsünden sıyrılmış dünyasının sıradanlığını, bir çocuğun gözünden ironik bir üslupla gösterebilme kabiliyetidir. Küçük Prens, dünyaya yolculuğu sırasında ziyaret ettiği ilk gezegende otorite saplantısı olan bir hükümdar, ikinci gezegende narsisist bir sanatçı, üçüncü gezegende umutsuzluk içinde kıvranan bir sarhoş, dördüncü gezegende sahip olma tutkusunun esiri olmuş bir iş adamı, beşinci gezegende yönetmeliğini sorgulamadan uygulamaya çalışan bir memur ve altıncı gezegende somut yaşamdan kopmuş bir bilim insanı ile karşılaşır.
 
Küçük Prens yetişkinleri tuhaf bulur. Çünkü yetişkinlerin garip amaçları, anlamsız kelimeleri ve heyecansız yaşamları vardır. Küçük Prens yani çocuklar ise dünyayı yaratıcılıkları ve saf görüleri ile büyüleyebilmekte ve hala heyecanlanabilmektedirler.

Küçük Prens bir savaş dönemi öyküsüdür. Savaş dönemleri, insana ve insanlığa duyulan güven ve umudun tahrip edildiği zamanlardır. Yetişkinlerin o ciddi dünyalarında çıkarttıkları savaşlar, belki de şu zararlı baobab ağaçlarının zamanında temizlenmemesi sebebiyle meydana gelmektedir. Küçük Prens kendi gezegenindeki baobabları ihtimamla temizlemekte, gülüne bakım vermekte, hala etkin olan iki yanardağıyla birlikte, temkinli davranarak, sönmüş olanını bile süpürerek gezegenindeki yaşamı korumaya, umutla sürdürmeye çalışmaktadır. Tilki, Küçük Prens’e şöyle bir öğüt vermektedir:
 
"Gülünü bunca önemli kılan, uğrunda harcadığın zamandır… Evcilleştirdiğin şeyden her zaman sen sorumlusun. Gülünden sen sorumlusun."

Yaratıcılığıyla dünyasını hala büyüleyebilen yetişkin, evet sen! Yegane yuvamız olan dünyayı ve içindeki yaşamı sorumlulukla sahiplenmelisin! Gülünden sen sorumlusun! Onu koru ve büyüt! Kendin ve herkes için!

Uzman Psikolog Gökhan Özcan

Yorumlar

Popüler Yayınlar