Koredi'nin Kayıp Peygamberi


Man of Sorrows, William Dyce, 1860

Koredi’nin Kayıp Peygamberi şiiri, Prof. Hayrettin Kara'nın Başka Dergisinin Şüphe (2010) temalı sayısındaki "Delilik, Ölüm ve Birkaç Hatıra" isimli yazısında bahsettiği, psikotik deneyim yaşayan, "Koredi isimli bir evrenin kayıp peygamberi" olduğunu iddia eden Latif isimli bir hastasının aktardığı hezeyanlardır. Latif’in hezeyanlarını şiir formatında sundum. Çünkü psikotik evrenle şiir evreninin kumaşlarının benzerliğini vurgulamak istedim.

Psikotik yaşantılar biz sağlıklıların dünyasında abuklama şeklinde damgalanan, anlamsız bulunan yaşantılardır. Bu yazıda, bir psikoz hastasının hezeyanlarından ibaret olan bu şiirdeki yaşantıları açığa çıkarma ve içinde taşıdığı anlamı gösterme niyetindeyim.

Koredi'nin Kayıp Peygamberi

Ben Koredi’nin Kayıp Peygamberiyim.
İnsanlarda iki beyin var.
Peygamberlerde gizli iki beyin daha var.
Bendekini açmaya kalkmışlar.
Sonra her şey karışmış.
Cebrail eve gelmişti.
Ona dedim ki, bak Cebrail!
İnsanlar nerede parça parça olup birleşiyorsa
Beni oraya götür.
Cebrail ordusuyla giderken
Beni unuttu.

-Latif

Betimleme

Latif kendisini Koredi isimli bir evrenin kayıp peygamberi olarak algılıyor. Demek ki halen Koredi’de bir yerlerde veya başka bir evrende fakat insanların gözü önünde olmayan, onlara rehberlik edemeyen, kayıp bir peygamber Latif. Peki neden kayıp? Bunu bilmiyoruz. Ama bir sebeple kayıplara karışmış. 

Koredi’nin kayıp peygamberi Latif, insanlarda iki beynin, peygamberlerde ise ikisi gizli olmak üzere dört beynin olduğunu söylüyor. Kim olduklarını söylemiyor fakat birileri Latif’in beynini açmaya kalkışmış. 

Bundan sonra mevcut düzen bozuluyor ve her şey karmaşık hale geliyor. Cebrail Latif’in evine geliyor. Bilindiği üzere Cebrail Tanrı’dan haber getiren bir melek ve peygamberlere zaman zaman gelir. Latif de bir peygamber olduğu için Cebrail kendisine gelebiliyor. Latif, Cebrail’in, onu insanların parçalarına ayrıldıktan sonra birleştiği yere götürmesini istiyor. Latif burasının tam olarak neresi olduğunu belirtmiyor. Üstelik buraya neden gitmek istediğini, insanların ne anlamda parçalarına ayrılıp birleştiğini söylemiyor. Cebrail ordusuyla evden ayrılırken Latif’i unutuyor. Latif istediği yere gidemiyor.

Yorum

Şimdi, geride yaptığım betimleme zemininde, bazı yorumlamalar yapmakta kendimi özgür bırakabilirim.

Bir insan, beyninin açılmasını çeşitli biçimlerde ve sebeplerle duyumsayabilir. İlk aklıma gelen, tacizkar bir niyetlilik içinde yapılmış olması. Tüm deneyimlerin merkezi olan beyne zorla girilmesi, bir benliğin kendisini tümden işgal edilmiş hissetmesiyle alakalı olabilir. İkinci biçim de tedavi niyetliliğiyle olabilir. Bir patolojinin giderilmesi için cerrah fiziksel olarak elleriyle, psikiyatrist farmakolojik ajanlarla, terapist ise terapötik etkinlikle beyne sızar. Latif bu iki biçimin veya daha başka biçimlerin hangisini kast ederek “Bendekini açmaya kalkmışlar.” demekte, yine de bilemiyorum. 

Kendimi çağrışımlara biraz daha bırakıyorum ve İnşirah suresinin ilk üç ayetini hatırlıyorum: “Biz senin için (mutluluğun) göğsünü açmadık mı? / Senden yükünü indirmedik mi? / O senin sırtını ezen yükü.” Latif bu ayeti biliyor olabilir mi? Hz. Muhammed’e, sıkıntılı bir zamanında inen bu sureyle ve peygamberle özdeşleşmiş olabilir mi? Sıkıntılı zamanlarda bize ilham veren kişi ve sözleri hatırlamak ruh sağlığı adına anlamlı ve hatta gereklidir. Latif psikotik bir hal içinde sadece Muhammed peygamberi hatırlamakla kalmıyor, psikotik algılardan da hız alarak hikayenin içerisine doğrudan dahil oluyor sanki. Bu yorum elbette bana ait. Latif böyle bir bağlantı hiç kurmamış olabilir.

Cebrail Latif’in evine geliyor. Kayıp bir peygamber olan Latif Cebrail tarafından bulunuyor. Latif parça parça olan insanların birleştiği yere gitmek isterken neyi kast ediyor? Koredi’yi mi? Ya da Latif basitçe iyileşmek mi istiyor? Delilerin zihni parça parçadır ve sanki hastanede parçalar tedavi edilir, birleştirilir ve kişi iyileşir. Latif parça parça olan benliğinin bütünlenmesini istiyor. Fakat Cebrail onu unutuyor. Unutuluyor. Tam bulunmuşken yine kayıp durumuna geri dönüyor. Üstelik parçaların birleştiği yere de gidemiyor. Ontolojik bir yalnızlığa gömülüyor: Koca bir evrende tek başına kalmış, terk edilmiş bir benlik.

Dr. Psikolog Gökhan Özcan








Yorumlar

  1. Peki ya latifin anlattigi hikaye gercekse, somatik bir hastalık olmasının ötesinde ona ait olmayan atalarının hikayesini hatirliyorsa. Gercekten yaşadığı travmatik yaşantılar sonrasında bu dünyada bağ kuramamanin ötesinde geçmiş hayat deneyimlerini hatirliyorsa. Hala insana ait bir çok gizem devam ederken çöp DNA adında açıklanamayan bir kısım üzerinde belki de latifin hikayesini destekleyecek zaman. Dine inanan ve iman eden insanoğlu psikoloji ve beyin arasındaki bu tarz şeylere ütopik de bakmamalı. Belki de aramızda çözülmesi gereken latif değil biz normal standartta olduğunu iddia eden insanoğlu.

    YanıtlaSil
  2. Bu ihtimali hiçe sayacak kadar dar görüşlü olmamalıyız, haklısınız. Delilik ile velilik arasında ince bir çizgi var ne de olsa.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar