Şiir Nasıl Okunur?



Bu yazı 2024-2025 döneminde verdiğim Psikanaliz ve Edebiyat dersinde şiir üzerine yaptığım bir konuşmanın transkripsiyonudur.

I.

Psikanaliz ve Edebiyat dersinde şimdiye dek destan, öykü, novella ve tiyatro türlerinde sunulan çeşitli yaşantılarla karşılaştık. Hemen hepsinde bizi peşinde sürükleyen bir kurgu ve kişiler mevcuttu. Gılgamış’ın Enkidu ile dostluğu ve ölümü sonrasında açığa çıkan ölüm kaygısı, İvanoviç’in köpeklerin konuşmalarını duyması ve krallığını ilan etme süreci, Werther’in imkansız aşkı ve intiharı, Dr. Jekyll’ın Mr. Hyde’a dönüşümü ve benliğini kaybetmesi, Hamlet’in babasının katledilmesiyle girdiği travmatik yas ve intikam arzusu; hepsi de çeperi bir kurgu ve yadırgatıcı bir dil ile dokunmuş muhtelif yaşantıların aktarımını içeriyordu. Her bir metinde gelişen olaylar dizisini takip edip ilgili karakterin yaşantılarına empatik bir katılım göstermeye ve daha sonra bu yaşantılar zemininde psikanalitik açımlamalar yapmaya çalıştık.

II.

Asaf Halet Çelebi’nin Kedi şiirinin içerik çalışmasını yapmadan önce bu derste ilk defa karşılaşacağımız edebi tür olan şiir üzerine birkaç kelam etmek istiyorum. Şiir, edebi türler içerisinde üzerine psikolojik çalışma yürütülmesi en zor türdür. Böyle olmasının en önemli nedeni, şiire özel bir dil yapılanmasının mevcut oluşudur. Bir Delinin Hatıra Defteri’nde veya Dr. Jekyll ve Mr. Hyde’da olay akışını serimleyen, sade ve anlaşılır bir dil vardı. Ancak şiir pek böyle değildir; yoğun, iç içe, görece örtük, sembolik ve çağrışımsal (dağınık, saçılmış) bir niteliğe sahiptir. Böylece bir şiirdeki yaşantılara tanık olmak ve onları yorumlamak diğer türlere göre daha zorlayıcı bir girişim olacaktır. Yine de biz şiirde de kendini öyküleyen bir benliğin konuştuğunu ve bu benliğe ulaşabileceğimizi iddia etmekten vazgeçmiyoruz.

III.

Şiire özgü yoğun ve çağrışımsal dili yaratan şey şairin esrime becerisidir. Esrime veya ilham, diğer edebi türlerin yaratıldığı doğrusal, matematiksel dünyayı alt üst eder. Esrime bir sıçrama halidir. Kestirilemez ve kontrol edilemez. Şair daha sonra esrimeleri üzerine rasyonel bir zihinle çalışabilse de şiirin ilk fışkırma anı rasyonel bir zihnin ürünü değildir.

IV.

Bir şiirdeki yaşantıya, bu sebepledir ki, rasyonel zihinle yaklaşmak büyük bir talihsizlik olacaktır. Açık seçik neden-sonuç bağlantıları aramak beyhudedir. İsmet Özel’in “Keşke yağmuru çağıracak kadar güzel olmasaydım” veya Theodore Roethke’nin “çiçekler işitiyorum” ya da Rilke’nin “tanrım kaygıdayım, ne yapacaksın” dizeleri geleneksel mantık kurallarına tabi şekilde kavranacak yaşantılar içermezler. Şair imgeleri parçalar ve bu parçaları daha önce hiçbir terzinin aklından geçmemiş bir özgün kompozisyonla yeniden diker. Gündelik dili önce kundaklar; ama sonra küllerinden yeniden bambaşka bir dil yapar. Daha önce tartıştığımız yadırgatıcı dil kriteri şiirde ayrı bir önem kazanır. Şiir biraz da yadırgatıcı dilin, mecazlamaların etkin kullanımı meselesidir. Dili en sade şiirde bile bizi çarpan bir dil başkalığı mevcuttur.

V.

Eğer bu çözümlemeler bir nebze de olsa doğruluk payı içeriyorsa, okur olarak size şiir okurken dalgalı, çağrışımsal bir dikkatlilik öneriyorum. Açıklamaya çalışmayın. Analiz etmeyin. Neden diye sormayın. Tuhaf ve saçma gelebilir; aldırmayın. Kendinizi dizelerdeki imge meltemlerine kaptırın. Şiir elbette sadece hislenmeden ibaret değildir. Şair bilişsel düzeyde kavranması gereken bir ideolojik mesajı da ulaştırma derdinde olabilir. Bilişsel öğelerin kavranması dahi bu düşlemsel dikkatle mümkün olacaktır. Şiir, bir yamacı tırmandıktan sonra ansızın önünüze serilen denizdir. Şiir bir kedinin kendi kuyruğuyla oynamasındaki aptal şirinlik halidir. Yaşlı bir ağacın dalına güç bela tutunan bir sonbahar yaprağıdır. Şiir, benliği başka bir dünyanın büyüsüne kaptırmaktır. Dünyaya hayret etmektir. Bu hayretin okur tarafından sindirilmesi için yavaş hareket edilmesi gerekir. Meditatif bir çalışma gibi, dingin ve sabırlı olmanız gerekir. Dizeler iç dünyanıza saçılmalı ve yavaşça soğrulmalı.

VI.

Şiir ne işe yarar? Yapılacak başka bir sürü şey varken neden şiir okumalıyız? Şairin iyi ifade edilmiş birtakım esinlerini okumanın ne gibi bir esprisi var? Şiirde yüksek miktarda ve konsantre halde yaşanmış yaşam parçaları mevcuttur. Şair yaşamı incelikleriyle çok kez denemiştir. Çeşitli değirmenlere su taşımıştır. Kah yanılmış, kah sevinmiş, kah üzülmüş, kah lanet etmiş kah şükretmiştir. Nihayetinde bağrında biriken yaşantıları kendisinin de önceden kestiremeyeceği bazı kelimelerle tercüme etme arzusuna yenik düşmüştür.

Şiir okumak okurun bağrında biriken ancak anlamlandıramadığı yaşantıların anlamlandırılarak deneyim alanına girmesine yardımcı olur. Özel’in ifadesiyle "kişi yaşamının vehametini anlamaya niyetlendiğinde" şiir okur. Yaşamınızda her şey yolundaysa şiir gereksiz bir uğraştır. Eğer öyleyse lütfen şu ana kadarki konuştuklarımı da hızlıca unutun ve işinize bakın. Asaf Halet Çelebi, İsmet Özel, Cummings veya Rilke ile vakit kaybetmeyin. Şiir hergünkülüğe ara verebilmeyi, zihni gevşetmeyi, olguların buyruğundan çıkmayı, günübirlik dedikodunun yüzeyselliğini derinleştirmeyi sağlar. Bu ise hakikat bilgisi demektir. Hani İsmet Özel der ya; “Kimsenin uykusunun fesleğen koktuğu yok”; şiir uykunuzu fesleğen kokutur.

Dr. Psikolog Gökhan Özcan

Yorumlar

Popüler Yayınlar